satışın sırları

Archive for Eylül, 2012

Kenan Sofuoğlu ‘Dünya Şampiyonu’ oldu


Milli motosikletçi Kenan Sofuoğlu , Portekiz yarışını ikinci sırada bitirerek Dünya Supersport Şampiyonası ‘nda 2012 sezonunun tamamlanmasına bir yarış kala şampiyonluğu garantiledi.

Zorlu virajlar’ın adamı Kenan Sofuoğlu

Yaşadığı tüm zorluklara rağmen pes etmeyen milli motosikletçi Kenan Sofuoğlu’nun önlenemez yükselişi devam ediyor.

Bu sezon yarışmalarda diskalifiye edilen, birinciliği elinden alınan, sol dizine platin takılan ve babaannesini kaybeden Kenan Sofuoğlu, Dünya Supersport Şampiyonası’nda 3. şampiyonluğunu elde etti…

Çocuk yaşta, motor tamircisi baba İrfan Sofuoğlu’nun tamirhanesinde motorlarla tanışan Sofuoğlu, ağabeyleri Bahattin ve Sinan ile birlikte bir motor aşığı olarak büyüdü. Bu iki tekerlekli araç, Sofuoğlu’nun kanına öylesine girmişti ki, ağabeyini motor kazasında kaybetmesi bile onu pistlerden koparmayı başaramadı.

Depremden sağ çıktı ama…

1999 Gölcük depreminde yerle bir olan apartmanlarından ailesiyle birlikte sağ çıkmayı başaran Sofuoğlu’nun başına gelen üzücü olaylar bununla sınırlı kalmadı. Büyük ağabeyi Bahattin’i 2002 yılında otomobil kazasında kaybeden Sofuoğlu, bir diğer ağabeyi Sinan’ı ise 2008 yılında pistlerde kaybetti. Sinan Sofuoğlu’nun İzmit Körfez Pisti’nde antrenman sırasında geçirdiği kazayla hayatını kaybetmesi, aileyi adeta yıktı. Anne ve baba Sofuoğlu, kazanın ardından Kenan’ın yarışmasına şiddetle karşı çıktı. 

Ailesini ikna ederek pistlere dönen Sofuoğlu, bu sezon da üst üste şanssız olaylar yaşadı. Mart ayında, 2. ayak yarışına hazırlanmak için katıldığı İtalya Şampiyonası’nın test antrenmanlarında kaza geçiren Sofuoğlu, dizinden sakatlandı. Ameliyat olan Sofuoğlu’nun sol dizine platin takıldı.

Siyah bayrakla diskalifiye oldu

Milli sporcu, İtalya’nın Imola Pisti’nde yapılan sezonun 2. yarışında, yarışı lider sürdürürken bir virajda pist dışından geçiş yapınca yarış komitesinden ”siyah bayrak” gördü ve diskalifiye edildi.

Sofuoğlu, İtalya dönüşü babaannesi Gülizar Sofuoğlu’nu kaybetti. Geçen yıl hayata gözlerini yuman babasının ardından babaannesini de kaybetmesi, ailesine düşkünlüğü ile bilinen Kenan Sofuoğlu’nu derinden sarstı.

Temmuz ayında İspanya Motorland Aragon Pisti’ndeki 7. ayak yarışında Fransız Fabien Foret’e kafa atttığı gerekçesiyle Sofuoğlu, 4 sıra geriye düşme cezası aldı. Yarışı 1. sırada bitiren Sofuoğlu, aldığı ceza nedeniyle 5. sayıldı.

Hayatındaki ”zorlu viraj”lardan yılmayan Sofuoğlu, tüm yaşadıklarına rağmen Dünya Supersport Şampiyonası’nın 12. ayak koşusunu birinci sırada tamamladı ve sezon bitimine bir yarış kala şampiyonluğu garantiledi.

Daha önce 2007 ve 2010 yıllarında da şampiyon olan Sofuoğlu, böylece Dünya Supersport Şampiyonası’nda 3 kez birinci olan ilk pilot unvanını da elde etti.

 

PEYGAMBERİMİZİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ


PEYGAMBERİMİZİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ

En yüce ahlâka sahip olduğunda; yüzyıllar boyunca, dost ve düşman, herkesin üzerinde birleştiği tek bir insan vardır:
Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam.
Zaten o, yeryüzünde bulunuş maksadını, “güzel ahlâkı tamamlamak” olarak ifade ediyordu. Onu en son elçisi olarak insanlığa gönderen Yüce Allah da, Peygamberimizde bizim için “en güzel” örneğin bulunduğunu haber veriyor.
Eğitimde güzel örneklerin ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Büyükler kendi yaşayışlarında ne kadar iyi örnek olurlarsa, küçüklerin iyiye ve güzele yönelmesi o kadar kolay ve rahat olur. Güzel örnek olmak ve güzel örnekleri tanıtmak, gençliğe yapılabilecek en büyük hizmetlerden biridir. Çocuklarımızın ve gençlerimizin örnek alabilecekleri en mükemmel insan Peygamberimizdir. Peygamberimizin ahlâkını rahatlıkla kendimize örnek alabiliriz, taklit edebilir, ahlâkımızı güzelleştirebiliriz.
Peygamberimizin ahlâkını ne kadar öğrenirsek hayatta o kadar başarılı olur ve mükemmele ulaşabiliriz.

AHLAKTA MÜKEMMEL ÖRNEK
Güzel ahlak adı altında toplanan tüm güzel vasıfları örnek insan olarak en mükemmel şekilde yaşayan insan hiç şüphesiz Peygamberimizdir (a.s.m.) O’nun ahlakı o kadar yücedir ki, Bizzat Cenab-ı Hak, O’na hitaben şöyle buyurur “Muhakkak Senin için tükenmeyen bir mükafat vardır. Çünkü Sen pek yüce bir ahlak üzerindesin” (Kalem süresi 4)
Nitekim, Hz. Aişe Efendimizin ahlakından örnek almak isteyen Sahabilere şöyle buyurmuştur: “Siz Kur’an’ı okuyor musunuz? O’nun ahlakı Kur’an’dır” Peygamberimizin hayatından her tabakadan insanlar örnek alacak yönler bulabilir. Bizatihi insan olarak O’nun hayatından alacağı sayısız fazilet ve güzellikler yanında, kendi mesleğini ve cemiyetteki yerini ilgilendirecek pekçok derside alabilir. Çünkü O’nun hayatı her yönüyle örnektir.

PEYGAMBERİMİZİN AHLAKİ HUSUSİYETLERİ
Peygamberimizin ahlakının en mühim bir hususiyeti, Allah vergisi oluşudur. Allah, O’nu kusursuz, eksiksiz, mümtaz bir şekilde yaratmıştır. O’nu terbiye eden, edep ve ahlakın en seçkin özellikleriyle süsleyen Yüce Rabbidir.

peygamber(sav)’in anlatılan özellikleri

Yüce Allah’ın “Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.” (Kalem Suresi, 4) ayetiyle üstün ahlakını bildirdiği Resulullah (sav)’ın ahlakını ve davranışlarını örnek almak tüm müminler için önemli bir sorumluluktur. Peygamber Efendimiz (sav)’in şemailinin anlatıldığı bu yazı dizisinin hazırlanmasındaki amaç da bu sorumluluğun bir görevi olarak, onun çeşitli kaynaklarda aktarılan bu güzel özelliklerini inceleyip, yaşamından günümüze öğütler çıkarmaktır.

Günümüzde insanlar, özellikle de gençler birçok insanı kendilerine örnek almakta, onların tavır ve konuşmalarına, üsluplarına, giyim tarzlarına özenmekte, onlar gibi olmaya çalışmaktadırlar. Ancak bu insanların büyük bir çoğunluğu doğru yolda olmadığı gibi, tavır ve ahlak güzelliğine de sahip değildirler. Bu nedenle insanları doğru olana, en güzel ahlak ve tavra özendirmek önemli bir sorumluluktur. Bir Müslümanın, tavrına ve ahlakına özenmesi, benzemek için çaba göstermesi gereken kişi ise, kuşkusuz Hz. Muhammed (sav)’dir. Yüce Allah bu gerçeği bir ayetinde şöyle bildirmektedir:

“Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab Suresi, 21)

Bu yazı dizisinin bir amacı da Peygamberimiz (sav)’i birçok yönüyle tanıtmak, onun Kuran’da övülen ahlakını örnek alan insanlardan oluşan bir topluluğun ne kadar üstün özelliklere ve güzelliklere sahip olacağını göstererek, Allah’ın izniyle insanları Peygamberimiz (sav)’in titizlikle uyduğu İslam ahlakına özendirmektir.

Peygamber Efendimiz (sav)’de Tecelli Eden Yaratılış Güzellikleri

Peygamber Efendimiz (sav)’in Ashabı, bu kutlu insanın dış görünümünün güzelliği ve görenleri hayran bırakan heybetinden nuruna ve duruşundan gülüşüne kadar Allah’ın onda tecelli ettirdiği çeşitli güzellikler hakkında pek çok detay aktarmışlardır. Sayıca oldukça kalabalık olan sahabeler, bu güzellikler hakkında birçok farklı detay vermiş, Peygamber Efendimiz (sav)’le aynı dönemde yaşamamış olan Müslümanlara Allah’ın Resulünü birçok yönüyle tanıtmışlardır. Bazı sahabeler onu genel özellikleriyle tarif ederken, diğerleri uzun ve detaylı anlatımlarda bulunmuşlardır. Bu anlatımlardan bazıları şu şekildedir:

Peygamber Efendimiz (sav)’in Dış Görünümü ve Güzelliği

Sahabeleri Peygamberimiz (sav)’in güzelliğini şöyle anlatıyorlardı:

“Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çok yakışıklı idi. Mübarek yüzü ayın on dördündeki dolunay gibi parlardı… Burnu gayet güzel idi… Gür sakallı, iri gözlü, düz yanaklı idi. Ağzı geniş, dişleri inci gibi parlaktı… Boynu sanki bir gümüş hüzmesi idi… İki omuzu arası geniş, omuz kemik başları kalın idi…” (Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid min Cami’il-usul ve Mecma’iz-zevaid, İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, 5. cilt, İz Yayıncılık, s. 31)

“Resulullah (sav) beyaz, güzel ve mutedil (yavaş ve mülayim, itidalli) idiler.” (Hz. Ebu Tufeyl (ra),G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 519/1)

Enes b. Malik (ra) anlatıyor:

“Peygamber Efendimiz (sav) orta boylu idi; uzun da değildi, kısa da değildi; hoş bir görünüşü vardı. Saçı ise ne kıvırcık, ne de düzdü. Mübarek (İlahi hayrın bulunduğu şey, bereketlenmiş, çoğalmış, hayırlı, uğurlu) yüzlerinin rengi ise nurani beyazdı.” (Et-Tirmizi İmam Ebu İ’sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 2. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s. 7-8)

Hz. Hasan (ra) naklediyor:

“Resulullah Efendimiz (sav), yaradılıştan heybetli ve muhteşemdi. Saçları kıvırcık ile düz arası idi; şayet kendiliğinden ikiye ayrılmışlarsa onları başının iki yanına salar, değilse ayırmazlardı. Uzattıkları takdirde saçları kulak yumuşaklarını geçerdi. Peygamber Efendimiz (sav)’in rengi, ezher’ul-levn (pek beyaz ve parlak renk) idi, yani nurani beyazdı. Alnı açıktı. Kaşları; hilal gibi, gür ve birbirine yakındı. Boynu, saf mermerden meydana gelen heykellerin boynu gibi gümüş berraklığında idi. Vücudunun bütün azaları birbiri ile uyumlu olup yakışıklı bir yapıya sahipti…” (a.g.e., s. 18-22-23)

Bera b. Azib (ra) anlatıyor:

“… Resullullah Efendimiz (sav)’den daha güzel birini görmedim…” (Sünen-i Tirmizi Tercümesi, Çeviren: Osman Zeki Mollamehmetoğlu, Yunus Emre Yayınevi, İstanbul, IV.cilt, s. 210)

“Efendimiz (sav) beyaza pembe karışık renkte idi. Gözleri siyah, kirpikleri sık ve uzun idi.” (Hz. Ali (ra), G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, s. 519/4)

Peygamber Efendimiz (sav)’in hicret yolculuğu sırasında çadırını ziyaret ettiği Ümmü Mabed isimli, cömertliği, iffeti ve cesareti ile tanınan biri, Peygamber Efendimiz (sav)’i tanımamıştır. Ancak Peygamberimiz (sav)’i anlatılanlardan tanıyan eşine, onu şöyle tarif etmiştir:

“Aydın yüzlü ve güzel yaradılışlı idi; zayıf ve ince de değildi. Gözlerinin siyahı ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı. Saçı ile kirpik ve bıyıkları gümrahtı (bol, gür). Sesi kalındı. Sustuğu zaman vakarlı (ağırbaşlılık, halim ve heybetli oluş), konuştuğu zaman da heybetli idi. Uzaktan bakıldığında insanların en güzeli ve en sevimlisi görünümündeydi; yakından bakıldığında da tatlı ve hoş bir görünüşü vardı. Çok tatlı konuşuyordu. Orta boylu idi; bakan kimse ne kısa ne de uzun olduğunu hissederdi. Üç kişinin arasında en güzel görüneni ve nur yüzlü olanıydı. Arkadaşları, ortalarına almış durumda hep onu dinlerler; buyurduğu zaman da hemen buyruğunu yerine getirirlerdi. Konuşması tok ve kararlı idi.” (Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimizin Şemaili, Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s.48)

Şemal-i Şerif Ne Demektir?

Kuran ayetlerinin yanı sıra sahabelerden aktarılan açıklamalarda da Peygamberimiz (sav)’le ilgili pek çok bilgi verilmektedir. Peygamberimiz (sav)’in ailesiyle ve çevresindeki müminlerle olan ilişkisi, günlük hayatından detaylar, dış görünümü, görenleri hayran bırakan heybeti (hürmetle beraber şiddetli heyecan hissini veren hali, azameti), sevdiği yiyecekler, giyimi ve gülüşü gibi pek çok detay İslam alimleri tarafından “şemail” kelimesiyle ifade edilir. Şemail kelimesi “şimal”den türemiştir. Bu kelime “karakter, huy, hal, hareket, davranış ve tavır” gibi anlamlar taşır. Şemail kelimesi ilk başlarda daha geniş anlamlar içerse de, zaman içinde özelleşmiş ve Peygamber Efendimiz (sav)’in nasıl bir yaşam sürdüğü ile ilgili detayları ve kişisel özelliklerini ifade eden bir terime dönüşmüştür.

Kendisini görenlerin sözlerinden de anlaşılacağı gibi, Peygamber Efendimiz (sav) olağanüstü yakışıklı, görenlerde hayranlık uyandıracak kadar güzel yüzlü idi. Ayrıca atletik ve son derece etkili bir yapısı vardı ve çok kuvvetli idi.

Peygamberimiz (sav)’in Şemaili

Osmanlı döneminin önemli alimlerinden olan Ahmet Cevdet Paşa, Peygamber Efendimiz (sav)’in anlatılan özelliklerini bir özet haline getiren bir çalışma yapmıştır. Bu çalışması, Kısas-ı Enbiya adlı eserinin IV. cüzünde, “Bazı Evsaf-ı Seniyye-i Muhammediyye” (Hz. Muhammed (sav) Değerli Vasıfları) başlığı altında gerçekleşmiştir:

“… Mübarek cismi güzel… Mübarek cildi ise ipekten yumuşak idi. Kemal-i itidal üzere büyük başlı, hilal kaşlı, çekme burunlu, oval yüzlü idi. Kirpikleri uzun, gözleri kara ve güzel, büyücek ve iki kaşının arası açık, fakat kaşları birbirine yakın idi, Nebiyy-i Mücteba (seçilmiş, kıymetli peygamber), ezherüllevn (rengi nurlu, parlak) idi; söylerken ön dişlerinden nur saçılır; gülerken, fem-i saadeti (saadetli ağzı), bir latif (mülayim, yumuşak, nazik, güzel) şimşek gibi ziyalar (ışıklar) saçarak açılır idi… Havassı (duyuları) fevkalade kavi (sağlam, kuvvetli) idi. Pek uzaktan işitir ve kimsenin göremeyeceği mesafeden görür idi. Elhasıl (sözün özü), en mükemmel ve müstesna surette yaratılmış bir vücud-ı mes’ud (mutlu vücudu) ve mübarek idi… Onu ansızın gören kimseyi sevgi alırdı ve Onunla ülfet ve musahabet (sohbetler, konuşup görüşmeler) eyleyen kimse, Ona can ü gönülden aşık ve mühib olurdu. Ehl-i fazl’a (kerem, ilim sahibi), derecelerine göre ihtiram (hürmet, saygı) eylerdi. Akrabasına dahi pek ziyade (çok bol, fazladan) ikram eylerdi. Lakin (ancak) onları, kendilerinden efdal (daha faziletli, daha layık, daha iyi) olanların üzerine takdim etmezdi. Hizmetkarlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne yer ve ne giyerse, onlara dahi onu yedirir ve onu giydirir idi. Sahi (cömert, eli açık, herkese iyilik etmek isteyen) ve kerim (herşeyin iyisi, faydalısı), şefik (şefkatli, esirgeyen, merhametli) ve rahim (rahmet edici, bağışlayan), şeci (kahraman, yiğit) ve halim (yumuşak huylu, hoş muamele yapan) idi. Ahd-ü va’dinde (söz vermede) sabit, kavlinde (sözünde) sadık idi. Elhasıl (neticesi)- hüsn-i ahlakça (ahlak güzelliği) ve akl-ü zekavetçe (keskin anlayışı olan akıl) cümle (bütün, tam) nasa (insanlara) faik (üstün, üstünde) ve her türlü medh ü senaya (övgüye) layık idi. Yemede, giymede kadar-ı zaruret (yoksulluk derecesinde) ile iktifa (yetinir) ve ziyadesinden (fazlasından) iba eylerdi (çekinirdi).” (Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, IV. Cüz, Kanaat Matbaası, İstanbul 1331, s. 364-365)

Peygamber Efendimiz (sav)’in Nübüvvet (Peygamberlik) Mührü

Yüce Allah, Hz. Muhammed (sav)’i alemler üzerine seçmiş ve onun “peygamberlerin sonuncusu” (Ahzab Suresi, 40) olduğunu bildirmiştir. Ondan sonra hiçbir peygamber gönderilmeyecektir ve Kuran, insanlara hidayet rehberi olarak gönderilen en son kitaptır. Rabbimiz, Peygamber Efendimiz (sav)’in bu eşsiz özelliğini onun mübarek vücudunda bir izle tecelli ettirmiştir.

İslami kaynaklarda ve rivayetlerde Peygamber Efendimiz (sav)’in kürek kemikleri arasında bulunan bu işarete “nübüvvet mührü” ismi verilir. Peygamberimiz (sav)’in mührüne benzer peygamberlik işaretlerinin diğer peygamberlerde de olduğu, ancak Peygamberimiz (sav)’inkinin daha farklı olduğu el-Müstedrek tarafından Vehb b. Münebbih (ra)’den şöyle nakletmiştir:

“… Allah hiçbir peygamber göndermemiştir ki, onun sağ elinde Peygamberlik beni (şamet’ün-nübüvve) olmamış olsun. Ancak bizim Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam (sav) bunun istisnasını teşkil etmektedir. Zira Onun peygamberlik beni, (sağ elinde değil) kürek kemikleri arasındadır. Peygamberimiz (sav) bu durum sorulunca: “Kürek kemiklerim arasında bulunan bu ben, benden önceki Peygamberlerin beni gibidir…” demiştir.” (Tirmizı’nin Şemail isimli kitabının tercümesinden, Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimiz (sav)’in Şemaili, Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s. 73)

Hz. Ali’nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra) naklediyor:

“Dedem Hz. Ali, Peygamber Efendimiz (sav)’in vasıflarını anlatırken, Resulullah (sav)’ın Hilyesi (güzel sıfatlar, süs, zinet, cevher, güzel yüz, suret, görünüş) hakkındaki hadisi bütün uzunluğu ile zikreder ve: “Kürek kemikleri arasında nübüvvet mührü vardı. Ve O, peygamberlerin sonuncusudur” derdi.( Et-Tirmizi İmam Ebu İ’sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 38)

Peygamber Efendimiz (sav)’in Konuşma Şekli

Peygamber Efendimiz (sav) etkileyici üslubu, hikmetli ve keskin hitabıyla tanınan bir insandı. Onun tebliği insanlar üzerinde çok büyük bir etki oluşturur, sohbetinden herkes çok büyük bir zevk alırdı. Sahabelerden bizlere aktarılan çeşitli rivayetler de onun bu özelliğini ortaya koymaktadır. Bu konuda bazı aktarımlar şu şekildedir:

Allah Resulü insanların en beliğ (belagatli kimse, meramını tamamen, noksansız ve güzel sözlerle anlatmaya muktedir olan. Kafi derecede olan. Yeter olan), en düzgün konuşanı ve en tatlı sözlü olanıydı (ağzından ballar akıyordu)! O, şöyle diyordu: “Ben Arabın en fasihiyim (Hatasız olarak söyleyen. Açık ve güzel konuşan).” (Taberani, Hakim; Huccetü’l İslam İmam Gazali, İhya’u Ulum’id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 800,)

Hz. Aişe (ra), Resulullah (sav)’in sözlerini şöyle tarif eder:

“O, sizlerin konuştuğunuz gibi lafları çabuk çabuk ve peş peşe sıralamazdı, sözleri az ve özdü.” (El Fevaid, a.g.e)

“Allah Resülü çok veciz (kısa, öz, az sözle çok mana ifadesi) konuşurdu. Böyle konuşmasını kendisine Allah Katından Cebrail getirmişti. Kısa cümleler içinde bütün maksadını yansıtırdı. Veciz sözlü cümleler söylerdi, sözlerinde ne fazlalık ne de eksiklik bulunurdu. Kelimeleri bir ahenk içinde birbirini izler, sözcükleri arasında duraklar ve böylece dinleyenleri sözlerini belleyip ezberlerlerdi. Sesi gürdü ve tatlıydı. Gerektiğinde konuşurdu, kötü laflar etmezdi. (Nefsi için değil, Allah’ın rızası için) hep hakkı söylerdi.” (Ebu Davud, a.g.e.)

“Güzel olmayan laflar edenlerden yüz çevirirdi. Hoşlanmadığı, çirkin saydığı bir sözü konuşmak zorunda kaldığında onu kinaye yoluyla ifade buyururdu. (Buhari, a.g.e.)

Kendisi sustuğunda huzurdakiler konuşurdu. Katında tartışma yapılmazdı. (Tirmizi; a.g.e.)

Sahabelerinin yüzlerine karşı son derece güler ve gülümserdi, onların konuştuklarını beğenir, dikkatle dinler, kendisini onlardan biri sayardı. (Tırmizi; a.g.e.)

Hz. Aişe (ra) anlatıyor:

“Mübarek kelamları seçkindi. Her işiten onu anlardı.” (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 521/4)

Hz. Enes (ra) şunu bildirmiştir:

“Efendimiz (sav) halkın en latifecisi (hoş söz, şaka, mizah, söz ile iltifat) idi.” (a.g.e, 545/5)

En Doğru Örneğe Tabi Olmanın Önemi

Peygamberimiz (sav)’in “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah’ın Kitabı ve Resulü’nün sünneti” 19 hadis-i şeriflerinde de bildirdiği gibi, Müslümanların en önemli iki yol göstericisi Kuran ve Peygamber Efendimiz (sav)’in sünnetidir. Peygamber Efendimiz (sav) hem güzel ahlakı ile insanlara örnek olmuş, hem de insanları güzel ahlaklı olmaya çağırmıştır. “Müminin mizanında en ağır basacak şey güzel ahlaktır. Muhakkak ki, Allah Teala işi ve sözü çirkin olan ve hayasızca konuşan kimseye buğz eder”(Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 15/9)buyuran Peygamberimiz (sav), bir sözünde de “Ruhumu kudret altında tutan Allah’a yemin ederim ki cennete sadece güzel ahlak sahipleri girer”( Huccetü’l İslam İmam Gazali, İhya’u Ulum’id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.79) demiştir. Bu nedenle Hz. Muhammed (sav)’ın güzel vasıflarını tanımak, onu örnek almak her Müslüman için bir görevdir.

Müslümanların Peygamberimiz (sav)’in izinden gitmeleri, Allah’ın izniyle tüm insanlığa güzel ahlakları ve iyi huyları ile örnek olmalarına vesile olacak bir yoldur. Unutulmamalıdır ki insanları hem sözleriyle hem de tavırlarıyla güzel ahlaka davet etmek, her Müslüman için bir şeref ve önemli bir sorumluluktur. Bir Kuran ayetinde salih müminlerin bu sorumluluğu şöyle bildirilmiştir:

“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.” (Nahl Suresi, 125)

 

JOBS : O BİR ” BAŞARI İKONU ”


JOBS : O BİR ” BAŞARI İKONU ”

Kişisel bilgisayar, mouse, iPod, iPhone, iPad… Hepsinin ortak bir noktası. Hepsinin altında O’nun imzası var. O, garajında kurduğu şirketle başarı ikonu haline gelen Steve Jobs. İşte Apple CEO’luğu görevinden sağlık nedenleriyle ayrılan Jobs’un ’profesyonel’ başarı öyküsü… Dünyanın en büyük şirketlerinden Apple’ın kurucusu Steve Jobs,sağlık sorunları nedeniyle icra kurulu başkanlığı görevinden ayrıldığını açıkladı. Jobs, Apple’ı mahalleden arkadaşıyla evinin garajında kurmuştu.
EFSANEVİ CEO JOBS AYRILDI
Uzun zamandır sağlık sorunları bulunan Steve Jobs, kararını çalışanlara bir elektronik posta ile duyurdu ve yerine yokluğunda görevlerini üstlenen Genel Müdür Tim Cook’un geldiğini söyledi. Jobs, Apple’ın yönetim kurulu başkanı olarak kalacak.
Pankreas kanseri sonrası karaciğer nakli ameliyatı geçiren 55 yaşındaki Jobs, veda mesajında icra kurulu başkanı olarak görevlerini ve beklentileri yerine getiremeyecek durumda olduğunu belirtti.
Üniversiteyi terk etti, mahalleden arkadaşıyla evinin garajında şirket kurdu
İşte Apple’ın efsanevi CEO’su Steve Jobs ve bir azmin zaferi öyküsü:
Üniversiteyi 6 ayda terk edip dünyayı değiştirmek için kolları sıvadı. Mahalle arkadaşını da yanına alarak evinin garajında kurduğu şirketle bir meteor gibi yükseldi. Bir ara düşüşe geçti ama düştüğü yerden kalkmayı bilerek bir ’başarı ikonu’ oldu. İşte iMac, iPone, iPod ve iPad’ın babası, Apple’ın kurucusu Steve Jobs’un başarı hikayesi. Evlilik dışı bir ilişkiden doğdu, fakir bir aileye evlatlık verildi. Sorunlu bir çocukluk geçirdi. Okul yıllarında başarıya değil suça meyilliydi. Sonunun hapishane olması beklenirken bir komşusunun onu elektronik cihazlarla tanıştırmasıyla hayatının yönü değişmeye başladı.
Okulu terk etti
Emekçi ailesi varını yoğunu ortaya koyup onu pahallı bir üniversiteye yazdırdı. Altı ayın sonunda sıkıcı derslere girmenin ailesinin tüm birikimini harcamasına değmeyeceğini fark etti. İçindeki sesi dinleyip üniversiteden ayrıldı! Parlak bir geleceği elinin tersiyle ittikten sonra Atari’de çalışmaya başladı. İçindeki ses onu burada da rahat bırakmayınca dümeni Hindistan’a kırdı.
21 yaşında şirket kurdu
Aydınlanma yolculuğu dönüşünde aradığının gözünün önünde olduğunu gördü! Kendi kişisel bilgisayarını yapan ama onu satmayı akıl edemeyen mahalle arkadaşı Steve Wozniak’ı birlikte şirket kurmaya ikna etmesi ilk başarısı oldu. Kendisi gibi üniversiteyi yarım bırakan adaşı Steve ile evinin garajında Apple’ı kurdu. 21 yaşındaydı ve tek bir hayali vardı: Bir gün dünyayı değiştirecekti.
Bütün kapılar yüzüne kapandı
Ancak bankalar hayallere kredi vermiyordu. Fikirlerini satmak istedikleri bilgisayar devleri de sıradan insanların bilgisayar almaya gerek duymayacağından emindi. Tüm kapılar yüzlerine kapanınca minibüslerini ve hesap makinelerini satarak tüm kişisel birikimlerini kişisel bilgisayar tasarlamaya yatırdılar. Sonuçta yanılan bankalar oldu. Apple ile PC devrimini başlatan Steve Jobs, hem hayalini gerçekleştirdi hem de en zenginler ligine jet hızıyla girdi.

Kendi şirketinden atıldı
Meteor gibi yükselen Jobs’u, zirvede ters yönden esen rüzgarlar karşıladı. Kendi şirketinden yönetim kurulu kararıyla ayrılmak zorunda kalan Jobs, bir günde tam bir başarısızlık sembolü haline geldi. Gazeteler sonunun geldiğini ilan ederken Jobs, yelkenlerini tersten esen rüzgara göre ayarladı. Apple’dan başı önünde ayrılmıştı, ama dönüşü muhteşem oldu. Kovulduktan 10 yıl sonra yönetim kurulu tarafından geri çağrıldı.
Patronun kim olduğunu gösterdi
Kontrol edilemez olduğu gerekçesiyle kendi şirketinden kovulan Jobs, bir kurtarıcı olarak geri döndü. İkinci kez Apple’ın başına geçen Steve Jobs, her biri ikon haline gelen iMac, iPhone, iPod ve son olarak iPad gibi ürünlerle patronun kim olduğunu herkese bir kez daha gösterdi.
Başarı ikonu Steve Jobs’un hayata bakışını değiştiren olay ise pankreas kanserine yakalanmasıydı. Hastalığı tedavi edilse de her gününü ömrünün son günü gibi yaşamaya başlayan Jobs, böylece kaybetme korkusunu da tamamen yendi.
Sıradan insanların asla ilgi duymayacağı düşünülen cihazları birer ikon haline getirerek fark yaratan Steve Jobs’un en belirgin özelliği mükemmeliyetçiliği ve hep daha fazlasını istemesi.
Steve Jobs’tan başarı taktikleri
– Noktaları ileriye bakarak birleştiremezsiniz; onları sadece geriye baktığınızda birleştirebilirsiniz. Noktaların gelecekte bir şekilde birleşeceğine inanmanız gerekiyor. Bir şeye güvenmelisiniz -tanrıya, cesaretinize, kaderinize, hayata, karmaya, herhangi bir şeye. Bu yaklaşım beni hiçbir zaman yolda bırakmadığı gibi hayatımı da bütünüyle değiştirdi.
– Zaman farkına varmamıştım ama Apple’dan kovulmak başıma gelebilecek en iyi şey olmuştu. Tadı çok kötü bir ilaçtı, ama sanırım hastanın da buna ihtiyacı vardı. Bazen hayat kafanıza bir tuğlayla vurur. Sakın inancınızı kaybetmeyin.
– Neyi sevdiğinizi bulmanız gerek. Ve bu aşklarınız için geçerli olduğu gibi işiniz için de geçerlidir. İşiniz hayatınızın büyük bir kısmını kaplayacak ve gerçek anlamda tatmin olmanın tek yolu harika bir iş olduğuna inandığınız şeyi yapmanızdır. Ve harika bir iş yapmanın tek yolu ise yaptığınızı sevmenizden geçer. Henüz bulamadıysanız, aramaya devam edin.
– Zamanınız kısıtlı, bu yüzden başkalarının hayatını yaşayarak onu harcamayın. Başka insanların fikirlerinin gürültüsünün kendi kalbinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin. Ve en önemlisi kalbinizin ve sezgilerinizin yolundan gidecek cesarete sahip olun.
Yazan : Azime Telli / YeniBirIs
Kaynak : Yukarıdaki hikaye, Mümin Sekman’ın danışmanlığında hazırlanan “İnsan İsterse: Azmin Zaferi Öyküleri” kitap dizisinden Azime Telli tarafından özetlenmiştir. Tüm hakları saklıdır.